Ayrışma, ayrılmadan daha farklı. Ayrılabiliriz ama ayrışamayabiliriz, bağımlılığımız devam ediyor olabilir. Fiziksel olarak ayrılabiliriz örneğin, ama duygusal olarak ayrışmamışlığımız devam ediyor olabilir. Ayrışmanın katman katman yaşandığına inanıyorum. Bazı yönlerden bağımsız ve bağımsızlaşmış hale gelebiliriz ki bu yine ruhsal bir gelişmedir, ancak her yönden olmayabilir, bazı yönlerden hala bağımlı ve ayrışmamız olabiliriz.

Uzun dönemli analitik çalışmaların her zaman ileriye gitmek olarak hissedilmediğinden bahsederiz, bazı dönemlerde duygular sanki eskisine göre daha çok ağırlaşır ve taşımanın güç olarak algılandığı duygular ve ruhsal durumlar yaşanır. Elbette bunun birçok farklı nedeni ve dinamiği olsa da bunlardan birinin ayrışmak meselesi olduğunu düşünüyorum. Analitik süreç ilerledikçe eski bağlardan, eski bağımlıklardan ayrışma süreci başlar. Bu bağlar ve bağımlılıklar okul, aile, iş, arkadaşlar, partnerler, mekanlar, evler vb. birçok alanı kapsayabilir. Hatta melankolik bir zihnin ‘anı’ları taşıma biçimi bile olabilir.

ayrilma-ozgurluk
Ayrılma ve ayrışma

Ayrışma, bir kayıp duygusuyla birlikte yaşanabilir, yas tutma biçiminde yaşanabilir. Kayıp ve yas duygusunu ayrışmanın bir adımı olarak görebiliriz. Bir aşama ve tamamen çalışıldığında -ki ‘tamamen’ olması ne kadar mümkün (?)- tamamlanacak ve aslında arkasından ‘bütünlük’, ‘tamlık’ ve huzurluluk hissiyatlarını getirecek bir aşama.

Hayatımızın birçok öğesiyle bağımlı bir ilişkilenme içinde olabiliriz ki zaten hayat tam bir bağımlılık ile başlar, anne karnında, annenin bedeninden beslendiğimiz ve sonra anne karnından ayrılma ancak annenin bedeninin ürettiği sütten beslenmeye devam etme. Daha sonra adım adım ayrışma dönemleri başlar, önce birkaç adım uzağa gidebilmek bile ayrışmadır, hatta ondan da önce babayla tanışma ve babayla yakın bir ilişki geliştirme -anneden bir miktar ayrışma-. Sonra arkadaşlar edinme, farklı bir sosyal çevrede var olma, ergenlikte annemizi ve babamızı değil arkadaşlarımızı dinleme, onların onaylayacağı tutumları izleme. Anne ve babayı, sonra da arkadaşları hayatın merkezinden uzaklaştırıp oraya bir partneri yerleştirme de bir ayrışma. Evlenme, kimlik olarak da farklı bir ailenin üyesi olma. Çocuk yapma veya bakım alan canlılara bakım verme durumu, belki kendi çocuk oluşundan bir parça daha ayrışma. Bakım verdiğin büyüdükçe ondan ayrışma. Daha ileriye gidersek toplumda ‘orta yaş krizi’ olarak adlandırılabilecek, kendi kurduğun ikinci aileden ayrışma denemeleri. Daha da ileride emeklilikle birlikte, seçimli veya seçimsiz, çalışma hayatını oluşturan sistemden ayrılma, ayrışma, ve yine fiziksel olarak ayrılmanın her zaman duygusal olarak ayrışabilmiş olma anlamına gelmemesi ve bu süreçlerin adım adım tamamlanması, zaman gerektirmesi, bir açıdan da adaptasyon.

Psikoterapi ve psikanaliz çalışmaları biterken, bitmeden önce çalışılmaya başlanan ve bittikten sonra da bazen kişinin kendi içinde sürdürdüğü ayrışma süreci. Süreç içinde ruhsal temaların çalışılabilmesi için gerekli olan bağımlılık süreci kadar faydalı bir ayrılma ve ayrışma süreci. Kayıp ve yas… Boşluklar… Kaybı ve boşlukları kabul etme, yasını tutma ve yeni imkanlara kucak açma.

ayrilma-bireysellesme
Ayrılma ve ayrışma

Ayrılma ve ayrışma, bir yandan da büyüme demek aslında. Her ayrılma, bir büyüme değil, bazen ayrılma ruhsal olanaklardan kaçma da olabilir, ancak her ayrışma bir büyüme: Ruhsal bir büyüme. Büyümeyi fiziksel anlamıyla ele aldığımızda fiziksel büyüme, çocuk bedeninden ayrılma, duygusal eşlik de tamamladığında yeni büyüyen fiziksel bedene uygun bir duygusal büyüklük, olgunluk dediğimiz. Daha sonra büyümüş bedenin yaşlanmaya başlaması, bedendeki fiziksel kayıplar, hatta bazı hastalıklarla birlikte sağlıklı bedenin kaybı, saçların kaybı, kayıpların yasları tutulup kabullenildiğinde hepsi birer ayrışma ve duygusal büyümeye devam etme dönemi. Bedenin ölümünü düşünmek korkutucu, çünkü o da hayattan ayrılma. Ölüm somut anlamıyla yaşanmadığı zamanlarda da bazen bazı deneyimlerin ‘ölüm gibi’ gelmesi: Hayatsız, cansız, ruhsuz… Hatta bazen kendimizi ‘ölü gibi’ hissetmemiz, ya da çevremizdeki önemli bir yakının ‘ölü gibi’ oluşunu gözlemlemek. Buradaki canlılığı bırakma, canlılıktan ayrılma hali elbette bir ‘büyüme’, bir ‘ayrışma’ değil, kayıplarla kurulan bağımlılık halinin devam etmesi. Canlanabilmek için kayıplardan ayrışabilmek gerekiyor.

Ayrışma; bağımsızlaşma, bireyselleşme, canlanma, kabullenme. Kendi bireysel hayatını kurabilmek, bağımsız deneyimlerini oluşturabilmek, kişisel kararlarını verebilmek. Canlı ve özgür hissetmek.


Deniz Coşan - İstanbul Klinik Psikolog

Deniz COŞAN

Uzman Klinik Psikolog & Psikoterapist & Formasyonda Psikanalist

Deniz Coşan, İstanbul’da Uzman Klinik Psikolog olarak çalışmaktadır. Yetişkinlere bireysel olarak Türkçe ve İngilizce, yüz yüze ve çevrimiçi psikolojik danışmanlık, psikoterapi ve psikanaliz uygulamaktadır.

Uluslararası Psikanaliz Birliği’ne bağlı İstanbul Psikanaliz Derneği’nde psikanalitik formasyondadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.